.
.
(Yazının tamamını Deep Learning Türkiye, Medium sayfasında okumak için buraya tıklayınız.)
.
Yapay zekâ etiği denince akla hemen felaket senaryoları geliyor. Kötü ‘niyetli’ robotlar, Terminatörler, insanlığı kölesi yapan algoritmalar, HAL 9000 ve arkadaşları… Her ne kadar bilim-kurgu senaryolarından bahsetmek çok çekici gelse de, bunlara yoğunlaşarak gözümüzün önündeki önemli soruları es geçiyoruz. Yapay zekâ etiği sadece gelecek dünya ile ilgili değil; aksine şu anda yaşadığımız dünyanın bir parçası ve günlük hayatımız üzerindeki etkisi — biz her zaman hissetmesek de — çok büyük. Sorgulamadan hayatımıza dahil ettiğimiz ve kullandığımız teknolojiler bizimle ilgili kararlar verirken birçok değer yargısında bulunuyorlar ancak işin bu etik kısmı çoğunlukla göz ardı ediliyor.
Mesela bugün yapay zekâ kullanan algoritmalar sizin için ne gibi kararlar verdiler?
Google’da bir arama yaptınız (belki robotlarla, belki de bir ilacın yan etkisi ile ilgili). Aramanın sonuçları rastgele değil, Google algoritmasının belirli kurallara göre sıraya koyduğu bilgiye erişiminizi sağladı. Belki aradığınız bilgi bir blogda paylaşılmıştı ama Google onu 25. sayfaya koyduğu için bunu hiç görmediniz. Facebook’a girdiniz, Facebook size bazı arkadaşlarınızın bazı paylaşımlarını göstermeyi tercih etti. Sizin belki de çok önemli paylaşımlardan hiç haberiniz olmadı çünkü arkadaşlarınız paylaşsa da Facebook algoritması bunları yeterli derecede ‘tepki vermeye değer’ görmedi. Google yaptığınız aramalardan sizin iş aradığınız sonucuna vardı ve reklam olarak size iş ilanları göstermeye başladı. Ama sizin profilinizi (belki sadece kadın olduğunuz için) yüksek gelirli CEO işlerine uygun bulmadı ve bu tarz ilanlardan sizi haberdar bile etmedi. Bu arada banka kredisi başvurusu yapmıştınız ya. Banka, risk analizi yapan bir algoritmayı kullanarak, neden olduğuna dikkat bile etmeden o başvurunuzu reddetti — çünkü “bilgisayar böyle dedi”.
Bu ve benzeri birçok algoritmik karar, içeriğinde ya da sonucunda değer yargıları bulunduruyor. İşte burada işin etik kısmına giriyoruz. Çok kısa bir tanımını yapmak gerekirse, etik doğru ve yanlış davranışların ne olduğunu sistematik bir şekilde analiz eden ve belirleyen felsefe dalı. Dolayısıyla varsaydığımız değer yargılarını savunmak, bunların yerinde olup olmadığını analiz etmek etik alanına giriyor. Yapay zekânın yukarıda bahsedilen kullanım örneklerindeki değer yargıları bu teknolojilerin etik/doğru kullanılıp kullanmadığı sorusunu doğuruyor. Bilgiye erişimimizin artık neredeyse yalnızca Google, Facebook ve Twitter gibi platformlar sayesinde olduğunu kabul edersek, bu platformların algoritmalarındaki değer yargıları bizim dünyamızı büyük ölçüde şekillendiriyor. Yüksek gelirli iş fırsatlarını toplumun belirli bir kesimine göstermemek, bu kesimin (farkında bile olmadan) belirli iş fırsatlarından mahrum bırakılmasına ve dolayısıyla haksızlığa sebep oluyor. Bunlar yaygınlaşan yapay zeka kullanımının karşımıza çıkardığı etik soru(n)lardan sadece bazıları.
…
➡ Yazının devamını Deep Learning Türkiye, Medium sayfasında okumak için buraya tıklayınız.